top of page

Umut

  • Yazarın fotoğrafı: Bülent Gürsoy
    Bülent Gürsoy
  • 28 Ağu 2017
  • 2 dakikada okunur

İkinci yazım ne güzel ki, iki bayrama birden denk geldi,


Öncelikle Kurban Bayramı’nızı kutluyorum ve tüm insanlığa güzellikler getirmesini diliyorum.


30 ağustos Zafer Bayramı’nı aynı güzel duygularla kutluyor, milletimize bağımsızlığın ve özgürlüğün güzelliklerini tekrar tekrar yaşatmasını diliyor, bu vesileyle, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Kurtuluş Savaşı’nın önder kadrosunu, savaşı kazanan ve Cumhuriyet’i kuran, o çilekeş o özverili Anadolu halkını saygıyla anıyorum.


Bayramlar bir umuttur; geçmişin dertlerini ve zorluklarını geride bırakmak, içerdikleri anlamlardan feyiz almak, her defasında yeniden başlamaktır.


Umut, insanlığın tükenmeyen enerji kaynağıdır.


Hiç umut kalmadı denilen noktada ortaya çıkan ufacık bir umut kırıntısı, evrenler oluşturacak kadar büyük enerjileri içinde barındırabilir ve umulmadık büyüklüklere kavuşabilir.


Dünyamız ve insanlık, bilebildiğimiz on binlerce yıllık süreçlerde defalarca umutların sonlandığı çağlar yaşadı, evrimler geçirdi.


Buzullarla kaplandı, sular altında kaldı, depremlerle, yıkıldı.


Dünya her seferinde kendini yenilerken, insanlık da umudunu kaybetmeyen bir avuç insanın çabaları ve yaşama bağlanma güdüleriyle tekrar tekrar uygarlıklar kurdu ve bugüne gelindi.


Kolay oldu mu ? Hayır.


Ne imparatorlar, ne krallar, ne diktatörler gördü bu insanlık.


Ne eziyetler çekti, ne açlıklarla boğuştu, ne katliamlar yaşadı.


Hiç biri, insanlığın yok olmasına sebep olamadı.


Çünkü, UMUT hep var oldu.


Bugün de önemli sıkıntılarımız var.


Tarihin karanlıklarından, ne olduğunu çok iyi bildiğimiz “ESKİ” bir ruh geldi;


Geçmişin tüm kötülüklerini toplumun üzerine serpiştirdi, insanlar arasına nifak soktu, böldü, parçaladı, kamplaştırdı,


İnsanların on yıllardır biriktirdiği ekonomik ve kültürel değerlerini alt üst etti; çaldı-çırptı, sattı, yok etti,


İnsanları; ezdi, sömürdü, düşmanlaştırdı,


Birliği dağıttı, mezhepleri kaşıdı, ırkları yarıştırdı,


Özgürlükleri yok etti, demokrasiyi araçsallaştırdı,


Hakkı, hukuku, adaleti yerle bir etti,


Gelişmiş demokrasilerin vazgeçilmezi olan kuvvetler ayrılığını, rasyonelliği, denge ve denetim mekanizmalarını ortadan kaldırdı,


Bunların hepsini yaparken, ulvi değerlere atıfta bulunarak, o değerleri de çürüttü,

“Yeni”yi getiriyorum derken “Eski”yi dayattı.


Bunların hepsini, aslında, tarihteki tüm diktatörler ve diktatörlük heveslilerinin yaptıkları gibi, kişisel hırslar ve çıkarlar için yaptı.


Evet, bu yaşananların çok daha kötüleri de tarihte yaşandı:


Bugün; Hitler nerede?, Mussolini nerede?, Franko nerede?,


Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi neredeler?


Dünyanın nimetleri; hangi imparatora, hangi padişaha, hangi krala kaldı.


Nerede Sezar, nerede Napolyon, nerede Çar Nikola?


“Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmadı” sözü bizim değil mi?


Rahat olalım, bu sefer de, ne bu dünya ne de Türkiye, “eski ruhlu yeni bir diktatör”e kalmayacak.


Neden mi?


Aşağıdaki isimlere bakın:


Sokrates, Ömer Hayyam, Umberto Eco, Farabi, Kautsky, Ali Şeriati, Erasmus, Diyojen, Hallac-ı Mansur, Demokritos, İbn-i Sina, Gazzali, Leibnitz, Hacı Bektaş, Kant, Yunus Emre, Descartes, Pir Sultan Abdal ve daha yüzlerce-binlerce düşünür …


Einstein, Nobel, Bohr, Newton, Arşimet, Battani, Buscani, Batlamyus, Abdüsselam, Da Vinci, Cahit Arf, El Cezeri, Galilei, İbn-i Rüşd, Henkel, Tesla, Watt, Maxwell, Katip Çelebi, Faraday, Mendel, Öklid, Copernicus, Piri Reis, İbn-i Batuta, Mimar Sinan, Pisagor, Uluğ Bey, Cabir Bin Hayyam, Marie Curie ve daha yüzlerce-binlerce bilim insanı …


Bu isimler size ne ifade ediyorsa ondan.


İşte UMUT bu.


Bu dünya, sorgulayan ve düşünen insanlar oldukça hiçbir diktatöre kalmayacak.


Hiçbir diktatör, ellerine geçirdikleri güçlere ve silahlara dayanarak; insanlığı, toplumları, halkları, milletleri, enayi yerine, aptal yerine, cahil yerine koyamayacak, iktidarını sonsuza dek sürdüremeyecek.


Küçücük bir umut kırıntısı bile bize yeter … ki, fazlasıyla var.


Gelişmiş çağdaş dünyanın bir parçası olmak için gereken akla, yeteneğe ve birikime sahip bir millet olarak bizler bunu başarabiliriz ve başaracağız.


Gerçek yeni Türkiye’yi, Hiroşima ve Nagazaki yıkıntılarının arasından çıkan Japonya gibi, Hitler enkazından doğan Almanya gibi, bütün emperyalistlerin üstüne çöktüğü Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden doğan Türkiye gibi, yeniden kurmayı ve ayağa kaldırmayı başaracağız.


Bunu gerçekleştirmek için gereken; tarihsel güç, tarihsel plan, tarihsel önderlik, içimizde ve ruhumuzda mevcuttur.


Mücadelemiz, görevlerimizi başarana kadar sürecektir.


Unutmayın, “Umut Var”.

Yorumlar


bottom of page