e-Belediyecilik 2005
- Bülent Gürsoy
- 19 Ara 2005
- 8 dakikada okunur
19 Aralık 2005 Tarihinde
Konrad Adenaur Stiftung
ve
Türkiye Belediyeler Birliği
İşbirliği ile Düzenlenen
“e-belediyecilik”
Yuvarlak Masa Toplantısı
TMBD (Türk Mühendisler Birliği Derneği)
Genel Başkan Bülent Gürsoy’un Yaptığı Konuşmalar

I. OTURUM
Oturum Başkanı
Türk Mühendisler Birliği Derneği temsilcisi Sayın Bülent Gürsoy; buyurunuz.
Bülent Gürsoy
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Türk Mühendisler Birliği Derneği olarak bu konuyla “Yapı ve Kentte Bilişim” kongreleri nedeniyle ilgiliyiz. Bu konuda elimizden geldiği kadar, öncelikle yerel yönetimlere katkı koymaya, fikir üretmeye çalışıyoruz.
Konumuz e-belediyecilik olunca, aslında, bunun en önemli ayağı yine e-devlet; hepsini bir bütün olarak düşünmek lazım. Bunun kendi içerisinde ilişkide olduğu bir sürü alan var; iş dünyası var, devlet var, vatandaş var, sivil toplum örgütleri ve diğer benzeri örgütlenmeler var. Bunların hepsini e-devlet, e-belediye bütünlüğü içerisinde düşünmek, değerlendirmek gerekiyor.
İş dünyası kendi içerisinde birçok şeyi çözmüş görünüyor, ticaret merkezleriyle, bankalarıyla vesairleriyle; bunlar bütün teknolojiyi en son noktada kullanıyorlar. Devlet aşamasına geldiğimizde, Nüfus İdaresi kendi içinde bir çalışma yapıyor, MERNİS var, tapu, maliye, sanayi, ticaret, askerlik, telekomünikasyon, emniyet, sağlık kuruluşları, sosyal güvenlik kurumları, TÜBİTAK vesaire; bunların hepsi kendi içlerinde, demin de anlatılmaya çalışıldı, belki bazı mükemmel şeyler de yaparak çalışmalarını yürütüyorlar. Burada temel sorun, bunların arasındaki ilişkilerin kurulması ki en ciddî sıkıntı da orada.
En önemli noktalardan biri de burada yerel yönetimler. Yerel yönetimler de; belediyeler, özel idareler, muhtarlıklar vesaire bütün bunları kapsıyor ama, yine, bu yerel yönetimlerin gerek; iş dünyasıyla, halkla, sivil toplum örgütleriyle gerekse e-devlet yapılanmalarıyla ilişkilerinde çok ciddî problemler var. Yine kendi içinde yaptıkları şeyler genelde otomasyon düzeyinde kalıyor. Birtakım belediyeler bunu iyi bir şekilde yapıyorlar, yapmaya çalışıyorlar. Bildiğim kadarıyla şu ana kadar tam olarak da bu işi bitirmiş olan belediye de yok, halen bir sürü eksiklikleri var; ama, iyi gelişmeler var, iyi örnekler var.
Nilüfer Belediyesi bu konuda iyi örnekler sunuyor. Odunpazarı Belediyesi iyi çalışmalar yapıyor tam olarak bitmediyse de. Bu çabalar sürmekle birlikte, halen ciddî anlamda eksiklikler var.
Bu işin, tabiî, gerek halkın beklentilerini karşılamak anlamında, belediyenin normal günlük işlemlerinin yürümesi anlamında yapılan kısmı var, bir de öbür taraftan katılımla ilgili, demokrasiyle ilgili kısmı var. En önemli kavramlar verimlilik, saydamlık ve katılım olarak ortaya çıkıyor. Verimlilik ve saydamlık dediğimizde, belediyenin yapılan bütün işlemlerinin kayıt altına alınması ve görülebilir olması gerekiyor. Buna dönük de bu bilgi sistemlerinin tamamıyla kurulması ve sunulması gerekiyor. Burada web tabanlı sistemlerle sunulması, halka, belki, o saydamlığı, şeffaflığı gösteriyor.
Bu arada, halkın günlük yaşamını kolaylaştıracak; vergi ödemeden tutun, başka şeyleri sağlayacak kolaylıkları ortaya koyması gerekiyor. Diğer taraftan da, katılım dediğimizde, halkın kararlara katılabilirliğini sağlaması gerekiyor bu sistemlerin. Eğer, bu ayaklardan herhangi biri olmuyorsa eksik kalıyor ve bütün bunları da devletle, e-devletle bağdaştırmıyorsanız; “tapuyla, nüfusla, maliyeyle”, yine bu iş olmuyor, hep yarım yamalak kalıyor.
Buna dönük bir sürü çalışma yapmak da gerekiyor ki, burada hem özel sektöre hem devlet kurumlarına hem gönüllü kuruluşlara ciddî anlamda görevler düşüyor. Ben, burada, Türkiye Belediyeler Birliği’nin özellikle önemli görevler üstlendiğini, üstlenmeye çalıştığını görüyorum, çok da değerli çalışmalar olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü bu konularla ilgileniyor, ama birazdan belki biraz daha bir şeyler söyleyeceğim, çok daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerekiyor diye düşünüyorum, biraz daha olayın içine girmesi, elini atması, sahiplenmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Bunlar da sonuçta, bu işlerin, herkesin beklentisine uygun şekilde düzenlenmesini sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Bütün bunları yapmak için de eğer bilişimde dönüşüm istiyorsak, ilgili bütün kurum, kuruluş ve toplum bireylerinin, gönüllü kuruluşların bakış açılarını aynı şekilde bir araya toplamaları gerektiğini düşünüyorum; yani, ortak bir fikre varıp, bu fikir doğrultusunda da sonuç alıcı kararlar alınması gerektiğini, daha sonra da uygulanması gerektiğini düşünüyorum.
Ben kısaca özetledim, ama sonuç olarak öneriler diye birkaç kalemi öğleden sonra söylemek istiyorum.
Teşekkür ederim.

II. OTURUM
Oturum Başkanı
Türk Mühendisler Birliği Derneği temsilcisi Sayın Bülent Gürsoy, buyurunuz.
Bülent Gürsoy
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mete Beyin sunuşunun son sayfasının en üstünde “ortak akıl” diye yazıyordu, “bu işlerin sonunda ortaya çıkması gereken şey” olarak vurgulanıyordu. Ben, burada, ortak aklın çıktığını görüyorum; birbirimizden çok habersiz olduğumuz halde aynı şeyleri, benzer şeyleri söylediğimizi, paylaştığımızı, düşüncelerimi kısaca özetlerken göreceğiz diye düşünüyorum.
İngiltere’deki çalışmanın detayını bilmiyoruz, ama demin Ramazan Beyin gösterdiği başlıkta bir şeyi görüyorum ben; yerel e-devlet, yani e-belediye, e-devlet gibi bir ayırım görmüyorum ben orada; yerel e-devlet, yani burada bir bütünsellik anlayışı var gibi geliyor bana adından dolayı, içeriğini bilmiyorum; okuduğumuzda belki Ramazan Bey bunu görmüştür. Bir kere, böyle bir bütünsel bakış açısı gerekiyor.
Oturum Başkanı
İngiltere’de, bildiğim kadarıyla lokal e-devlet denildiği zaman lokal yerel government şeklinde anlaşılıyor, yani o lokal lafı, daha çok yerel yönetimler için kullanılıyor.
Bülent Gürsoy
Bu bir üst strateji diye Ramazan Bey söylediği için onu söylüyorum.
Oturum Başkanı
Belki onların tümünü kapsayan; ama, genelde yerel yönetim anlaşılıyor lokal tabirinden.
Bülent Gürsoy
Böyle olmasa bile, ben böyle anlamak istedim, bana iyi de geldi bu anlayış. Bütünsel bir bakış açısını sunduğunu ya da bizim böyle düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum. En temeldeki ortak paylaşacağımız şey bu olmalı diye düşünüyorum.
Onun dışında, sabah söylemedim, ama aslında paylaştığımız şeyleri kısaca özetle geçeceğim.
Bu işin bir teknik, bir sosyal boyutu var. Teknik boyutunda otomasyon boyutu var; bu, kurum içi, yani belediyenin kendi içi, başka kurumların kendi içi; ilçenin ille ilişkisi, ilçenin büyük şehirle ilişkisi gibi bir otomasyon olayı var.
Teknik boyutun ikinci bölümü entegrasyon: Kurumların birbiri arasında ilişki. Bunlarla ilgili bir sürü sorun var, sabahtan beri konuştuk; bunlar bir yandan çözümlenmeye de çalışılıyor.

Sosyal Boyutu ele aldığımızda Özlem Hanımın söylediği boyuta değinmek istiyorum, sorduğum sorular da onlarla ilgiliydi. Bu işlerin sosyal boyutunda, ben, fırsat eşitliği diye bir şey daha ekliyorum, yani katılım ve fırsat eşitliği. Tabiî, o “saydamlık ve verimliliğinin” yanındaki kavramlar olarak. Burada fırsat eşitliği deyince; belediyelerin bütün yaptığı hizmetleri, halk adına yaptığı hizmetleri, bu teknolojiden de yararlanarak herkese eşit sunabilmesi daha dikkatli çalışması gerekiyor diye düşünüyorum. Yani, bu sistemin içerisine bunu iyice yerleştirmeli, giydirmeli; herkes, belediyenin sunduğu bütün hizmetlerden, yardımlar dahil, yani, yoksula, fakire vesaireye olan yardımlar dahil, fırsat eşitliğiyle yararlanmalı. Buna bir kere dikkat edilmeli diye düşünüyorum. Bunlar daha çeşitli projelendirilebilir.
Katılımla ilgili de; bütün bu yapılanlar gayet güzel, ama katılım anlamında bir değer taşımıyorsa, anlam taşımıyorsa, sadece verimlilik, belki kaynakların daha iyi kullanımı vesaire, orada işe yarıyor, bir de hayatı kolaylaştırma yönünde belki işe yarıyor; ama, katılım unsuru olmadığında bütünleşmiyor, tam anlamını bulmuyor.
Katılımla ilgili gelinen noktalarda otomasyonda modeller oluşmaya başladı, Kadıköy, Odunpazarı, Nilüfer, Yalova ve başka yerlerde var. Buralarda gelişen bu teknoloji; e-mail, cep mesajları vesaire, aslında, katılım anlamında çok rahatlıkla zeminin hazırlandığını gösteriyor, yani buraya ulaşılmış durumda; ama, bunu yapma niyetini biraz da ortaya koymak gerekiyor. Mesela, meclisin alacağı kararlarda, herhangi bir mahallede, semtte ya da ilçenin tamamında, elinizdeki veriler bunları ayırabiliyor, şu mahallenin vergi mükellefleri belli; onların cebine bir cep mesajı atarak “evet” ya da “hayır” diyerek, zaman zaman onlarla ilgili alınan kararlar onaylatılabilir, oylanabilir.
Bu, ciddî anlamda katılıma örnek verilebilecek bir şey olabilir. Semt boyutunda yapabilirsiniz, ilçe boyutunda yapabilirsiniz, e-mail ile yapabilirsiniz vesaire; ama, bunları da, dönüp, meclisinizde karar haline getirebilirsiniz. Tabiî, bunun öncesi ve sonrası var, açıklamalar var, onun üzerinden kararlarını isteme var; pat diye evet mi hayır mı değil; bunlar geniş şeyler, ama bunlar mutlaka yapılmalı ve eksik bırakılmamalı, mutlaka gözetilmeli bu işlerin içerisinde.
Madem bu altyapıyı artık hazırlar hale geldik, teknik model oluşturuyorken, bu anlamda demokratik model de oluşturulmalı, öncülüğü belki sizler yapmalısınız, Kadıköy, Odunpazarı vesaire.
Bu arada, ben, daha önceki birtakım çalışmalarda bu e-devlet, e-belediye vesaire işlerinde neden bazı şeyleri yapamıyoruz diye düşünmüş ve birkaç madde olarak onları hazırlamıştım. Ramazan Beyin söyledikleriyle ya da sorularıyla da çok örtüşüyor; ama, kısaca yine geçmek istiyorum.
Bizim yöneticilerimiz birtakım noktalarda zorlanıyorlar; bunlardan biri, plan, program ve vizyon oluşturan kurumlarımızdaki birtakım yetersizlikler, gerek kadrolardan dolayı olabilir, gerek birikimden dolayı olabilir, bugüne kadarki davranış biçiminden olabilir; yetersizlikler görülüyor.
Yapılan çalışmalarda gerek e-devlette, gerek e-belediyede donanım ihtiyaçları çok büyük paralar tuttuğu için burada birtakım sorunlar oluşuyor ve teknoloji hızla geliştiği için, hızlı karar alınamadığı için, bazen verilen kararlar alındığı anda eskimiş teknolojiye para yatırmak şeklinde falan oluyor. Buralarda sorun var.
Hukukî ve teknik alanlarda yasa ve mevzuatta yetersizlik var diye bir tespitimiz vardı, Ramazan Bey detaylıca açıkladı zaten onu.
Yeni teknoloji uygulamalarına personelin ciddî anlamda direnci var; Ramazan Bey yine farklı boyutlarıyla söyledi; ama, her personelin de direnci var; yani, bilgisayar başındaki adamın bile direnci var, böyle bir durum yaşıyoruz.

Geleneksel politika biçimleri; bu, daha çok belediyelerde görülüyor, ama devletin diğer kurumlarında da görülüyor. Farklı siyaset kültüründen gelen seçilmişler ve yöneticilerin anlaşmazlıkları, çatışmaları birtakım şeylere sebep oluyor.
Bunlar, bu işi neden yapamadığımıza dair tespitler. 'Nasıl yapılır'ı da, Ramazan Beyin söylediği, anlattıkları, belki 39 uncu eylem adımı önemli bir aşama. Sayın Genel Sekreter’in (Halil İbrahim Daşöz) de dediği gibi, bizim, bunun arkasında hep beraber durmamız gerekiyor; yani kamu tarafında olan, kamu niteliğinde olan, kamu niteliğinde olmayan sivil toplum örgütleri; hepimiz hep beraber bu görüşün, bu düşüncenin arkasında olmalıyız ve destek olmalıyız. Çözüm de böyle gelecek belki. Başka türlü de yardımcı olabiliriz, sadece lafla ya da gövdeyi koyup destek değil de, teknik çalışmalar yapıp, raporlar hazırlayıp vererek de yardımcı olabiliriz bu çalışmalara.
Ben, bunları anlattıktan sonra, aslında, e-belediyeyle ilgili, biraz daha daraltıp, o konuda birtakım düşüncelerimi iletmek istiyorum. Bunu, daha çok, verimlilik ve kaynak kullanımı anlamında bir ulusal strateji modeli olarak önerebilir miyim diye düşünüyorum; Selim Bey konuşurken ve sonrasında giderken bir şey söyledim, “bazı şeylere itirazım var”, bunu söyleyeceğim, burada olmayacağınız için arkanızdan konuşacağım diye.
Hani, her belediyede her şey farklı, dolayısıyla, her belediyeye ait ayrı uygulamalar olmalı gibi bir görüş ortaya attı. Ben buna katılmıyorum. Farklılıklar muhakkak var, onlar ayarlanabilir; ama, temelde birçok belediyenin birlikte kullandığı uygulamalar var. Bunlar, imardan tutun hesap işlerine kadar, personelden tutun başka şeylere kadar hep temel uygulamalardır. Onun dışında görülen farklı uygulamalar her belediyede olacaktır, gelişmişliğine bağlı olarak vesaireye bağlı olarak.
Şimdi, burada, ben, şöyle bir düşünüyorum; bu bildiğimiz düzenleyici üst kurullar gibi, BDDK, EPDK, diğer yüksek kurullar ve benzerleri gibi, belediyeler üzerinde bu konuyla ilgili, e-belediyeyle ilgili bir üst kurul oluşturulabilir; yani, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü bunu üstlenebilir, Türkiye Belediyeler Birliği üstlenebilir, bunların karma oluşturacağı bir yapı olabilir.
Bu kurul, bütün belediyelerde ortak kullanılan programların en iyi şekilde yapılmasını, yapılmışsa yapılanın örnek alınmasını, model alınmasını ve bunların ortak bir alanda, ortak bir “server”da, “servis sağlayıcı”da, merkezî bir yerde bütün belediyelerin şifreleriyle kullanımına açabilir; yani, sadece istasyon bilgisayarlarıyla belediyeler bunlara katılabilirler. Çünkü, her belediye bu donanımı, bu yazılımı alabilecek, geliştirebilecek güçte değil, yapmak zorunda da değil.
Aynı şeyin tekrarına defalarca paralar ödeniyor; yani, hem donanım olarak hem yazılım olarak. Sizin yaptığınıza Odunpazarı aynı parayı ödüyor, İstanbul ödüyor, Nilüfer ödüyor. Nilüfer Belediyesi, sokakta giden çöp kamyonunu takip edip, sokağa uğramadı dendiğinde, bakıyor, sokağa uğramış ya da evet, uğramamış diyor; çöp kamyonunun şoförünü cezalandırıyor. Yani gelişmiş bir sürü model var. Bunları defalarca yeniden keşfetmenin anlamı yok diye düşünüyorum. Burada birilerinin bu işi toparlayıp yukarıdan ele alması gerekiyor diye düşünüyorum.
Bunu yaparken, tabiî, arşivlerin güvenliği, her belediyenin kendine özel bilgileri, eğer özelse, yani devletin devletten gizlemeyeceği bilgiler zaten sorun değil, gizleyeceği bilgiler varsa, buna da kanaat getiriliyorsa, onların güvenliği sağlanır. Böyle bir genel görüşüm var. Bunun yapılabilmesi için de sistemin tanımlanması gerekiyor tam olarak. O da, yine, sizin çalışmanızın bir parçası diye düşünüyorum ben. Bunun parasal kaynağının sağlanması çok basit; zaten her belediye buna para harcıyor, onların harcayacağı paraların toplamından belki % 1’ini ayırsanız bu işleri çözecek noktaya gelir Türkiye çapında düşündüğünüzde.
Sistemin bağımsızlığı ve güvenliği dedim; o detaylı teknik bir konu, sağlanır.
Diğer devlet kurumlarındaki uygulamalara da bağlantı dedik; o, zaten, bütün konuştuğumuz konunun bir parçası.
Bütün bunların yapılması için de yasa ve mevzuatta düzenlemelerin yapılması bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor.
Kabaca işin üst resmi bana göre böyle görünüyor. Aslında, bu kısmını Fikret Bey (Uçcan) de burada olsaydı, bu yasalarda yapılması gerekenleri dinleseydi; ama, herhalde kayıtlar çözülüp Fikret Beye de ulaştırılacaktır; çünkü, önemli bir noktada görev yapıyor; oraya iletip, bu konularda adım atılmasını sağlaması gerekiyor diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.

Oturum Başkanı
Buyrun Bülent bey,
Bülent Gürsoy
Burası bir yuvarlak masa toplantısı ve samimi olduğumuz bir ortam, biraz da açık konuşacağım. Demin bir öneride bulundum; bir iki arkadaşımız da haklı olarak kendilerine göre belli gerekçelerle karşı çıktılar; ama, bir kere, bu gerekçelerin beni tatmin etmediğini söylemek istiyorum. Burada iki taraf var; bir belediye başkanı tarafı var, bir de özel sektör tarafı var. Bunun dışında halk ve devlet tarafı var. Şimdi hepsine baktığımız zaman, özel sektör ne kadar parça iş yaparsa o kadar çok para kazanacak. Haklı olarak öyle bakıyorlar; yani, kendi savunacakları strateji budur.
Belediye başkanları da Türkiye'deki belediye mevzuatı gereği midir nedir, her yerden biliyoruz, maalesef, krallar, hepsi krallığının devam etmesini istiyor. Bu söylediğiniz sistemler oluştuğunda o krallığın gücü azalıyor, kral olmayan adamlar da işte o diğer....
Oturum Başkanı
Şöyle denebilir; kralın gücü azalabilir de krallığın gücü artabilir.
Bülent Gürsoy
Onu diyeceğim; kurumsallaşan yerlerde süper yöneticilere gerek kalmadığı gibi, burada da gerek kalmayacak; ama, o hoş değil, yani süper yönetici olduğunu hisseden insanlar için.
Dolayısıyla, burada biraz belediyelerin, gerek İçişleri Bakanlığının personel yönetmelikleri, gerek Maliyenin yönetmelikleri vesaire; bunların dışına çıkabileceklerini ben asla düşünmüyorum, bütün belediyelerin kurumsal şeyleri var;
Maliye Bakanlığı ne diyorsa onu yapıyorlar, İçişleri Bakanlığı ne diyorsa onu yapıyorlar. Bunların bu standart işlemleri dışında ki, eğer yanlış yapıyorlarsa birbirine uymuyordur; yoksa, uymak zorundadır, hepsinin yönetmeliği var.
Bunun dışındaki konularda özel uygulamalarında özel şeyler ortaya koyabilirler. O da, zaten o kurumsallaşmanın, o sistemin çelişeceği, sistemle çelişecek bir şey zaten değildir, yapılabilir; yani, bu sistemler kurulduğunda kaynak verimliliği için merkezî bir yerde toplandığında onlar engellenmez zaten.
Bu nedenle, ben, biraz, kendi temsil ettiğim kurumun üyelerini temsil ederken ya da kendi düşüncemi ortaya koyarken, başkan ve işadamı yanında değil de, biraz daha halk ve devlet yanında olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.







Yorumlar