Rakamların Siyasal Ruhu
- Bülent Gürsoy
- 3 Ara 2017
- 3 dakikada okunur
Bu hafta sizlere rakamlarla ilgili bir bakış açısı sunmak istedim.
İçinde bulunduğumuz bilgi ve iletişim ortamında, her an, bir çok rakam havada uçuşuyor.
Saymamız gereken şeyleri sayarken, zamanı takip ederken, bütçemizi belirlerken, üretirken, inşa ederken, ekonomiyi değerlendirirken, kısacası yaşamın tüm an ve alanlarında rakamlar gözümüzde ve beynimizde türlü işlemlere tabi tutuluyorlar.
Örneğin:
(0) dediğimizde,
(1) dediğimizde,
(2.3), (5,6), (9,8), (10,2), (12,1), (19,7), (23,8), (34,9), (40,1), (50,9), (60,0), (70,0) dediğimizde,
Ne anlıyoruz?

Sizce bu rakamların bir anlamı var mı?
Oysa, bu rakamlara bir boyut kazandırdığınızda, bu rakamları, tanımlı bir evrende değerlendirdiğimizde, limitler koyarak, altına/üstüne baktığımızda inanılmaz anlamlar çıktığını hemen algılayabiliyoruz.
Evrenimizi siyaset olarak tanımlayalım ve şimdi bu rakamların anlamlarına o gözle bakalım:
Mevcut seçim sistemini ele alalım, önceki uygulamalardan örnekleyerek inceleyelim,
Düzlem olarak da (10) rakamını baraj değeri olarak belirleyip, diğer rakamları seçim barajı düzleminde değerlendirelim.
Sıfır (0), HİÇLİK anlamına geliyor.
(10) Barajı’nın altı; (1) de olsa (9,9) da olsa YOKLUK anlamına gelirken, (10) rakamının üstü tanınan VARLIK anlamına geliyor.
(10)’a kadar KÜÇÜKLÜK’le değerlendirilirken, (10)’un üzerinde ise derecesine göre BÜYÜKLÜK kavramı ortaya çıkıyor.
(20)’ler (30)’lar GÜÇ göstergesiyken, ana muhalefet titri kazandırırken,
(35) üstü rakamlar İKTİDAR anlamına geliyor, temsil ettiği kesimler için, ÇOKLUK ve BOLLUK anlamları kazanıyor.
MUTLULUK, (35)’ler ve üzerinde başlarken, MUTSUZLUK; aşama aşama, (35)’in altında, (10)’un altında veya konulan hedefin altında rakamlar ortaya çıktığında baş gösteriyor.
Barajı aşamama, iktidar olamama, seçimi kaybetme noktalarında MUTSUZLUK ve UMUTSUZLUK tüm ağırlığıyla ortaya çıkıyor.
Cumhurbaşkanlığı/Başkanlık seçimleri gündeme geldiğinde ise
Siyaset evreninde, siyasi partilerin önünde, sadece iki aşamalı hedef seçme ihtimalleri kalıyor:
Birincisi: (10)’luk baraj rakamına ulaşarak; emir eri bir Meclis’in etkisiz elemanları haline gelme hedefi,
İkincisi: Tek başına veya hep birlikte %50+1’i bulma hedefi.
(10) ve (50) hedef noktalarının altı/üstü/arası ne ifade ediyor diye baktığımızda:
(10)’un altındaki rakamlara;
YOK OLMA ve ÇARESİZLİK,
(50)’nin altındaki rakamlara;
ZAYIFLIK, KÜÇÜKLÜK, MUTSUZLUK, UMUTSUZLUK, ENDİŞE, KORKU, KAYGI kavramları yüklenirken,
(50)’nin üstündeki rakamlara ise, kazanana bağlı olarak, iki zıt kutupta olmak üzere;
TEK ADAM, BASKI, ZULÜM, ESARET, SULTANLIK, ŞAN, ŞÖHRET, SALTANAT, İSRAF, KARANLIK,
Veya,
VAR OLMA, MUTLULUK, UMUT, DEĞİŞTİRME, DÖNÜŞTÜRME,
DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK, HAK, HUKUK, ADALET, KARDEŞLİK, BİRLİK, BERABERLİK, EŞİTLİK, GÜZELLİK ve İYİLİK anlamları yükleniyor.
Şimdi konuyu bir miktar daha somutlaştırmak ve rakamlar üzerindeki farkındalıklarımızı artırmak istiyorum.
Önümüzde bir sistem/rejim değişikliğinin uygulamaya geçirilmesi için yapılacak seçimler var.
Aynı anda yapılacak Genel Seçim ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ni değerlendirirsek;
Öncelikle Genel Seçim olarak baktığımızda; AKP, HDP, CHP ve İYİ Parti %10 rakamının üzerinde 100 rakamını paylaşacaklar gibi görünüyor.
%10’un üzerinde kaldıkları sürece, referandum süreçlerindeki tartışmalardan da hatırlayacağınız üzere, yeni sisteme göre, meclisteki sandalye sayılarının çok da büyük bir önemi yok. Çünkü, %50+1 ile seçilecek BAŞKAN, gerektiğinde Meclis’i baypas (By-Pass) ederek, atlayarak, Tek Adam olarak, kararnamelerle tüm istediklerini yapabilecek
Bu durumda, muhalif partileri ele aldığımızda 10 ile 50 arasında hangisinin ne kadar oy aldığının hiçbir önemi kalmıyor. Alınan oyların sonucunda oluşacak Meclis’te %50’ye varan, her konuda anlaşamasalar da, esaslarda anlaşacak bir “Muhalif Milletvekilleri Topluluğu” oluşuyor.
Konuyu (Cumhurbaşkanı’nın) BAŞKAN’ın seçimi olarak ele aldığımızda ise sadece ve sadece BAŞKAN ADAYI öne çıkıyor.
Bu durumda;
Tayyip ERDOĞAN, Meral AKŞENER ve henüz belli olmayan CHP ADAYI önem kazanıyor.
Bu isimleri ele aldığınızda ise farkındaysanız partilerin parti olarak alacakları oylar önemini yitiriyor.
Başkan adaylarının oyları önem kazanıyor.
Başkan adaylarının, partilerinden çok farklı rakamlarda oylar alabilecekleri de, iyi bir gözlem yapıldığında net olarak ortaya çıkıyor.
Öyleyse, önümüze “YENİ” diye konulan, tarihin karanlıklarından beslenen bu “ESKİ” zihniyetin yapmak istediklerinin karşısında olan ben, nasıl düşünüyorum, sizlerle paylaşmak istiyorum:
- Muhalif tarafta olunduğu sürece, “Muhalif Toplam”ı yıpratmadan, birbirleri arasında olacak geçişlerin hiç birinden korkmuyorum.
- Mücadelenin, Başkanlık Sistemi ve Parlamenter Sistem arasındaki inşa süreciyle ilgili olduğunun bilinciyle; ideolojileri, renkleri, ırkları, mezhepleri, sağcısı, solcusu, muhafazakarı, liberali, cumhuriyetçisi, ülkücüsü, devrimcisi, sosyalisti, sosyal demokratı, inananı, inanmayanı, adına ne derseniz deyin, hepimizin, her şeyi bir kenara bırakarak önümüze konulan felaketin sonlandırılması gerektiğini ve tertemiz yeni bir sayfa açılması gerektiğini düşünüyorum.
- Bu mücadelede; “Parlamenter, Demokratik, Özgürlükçü” bir sisteme dönmeyi kesin bir dille ve güven verecek şekilde anlatan adaylardan, ilk turda veya ikinci turda ipi göğüsleyebileceğine inanacağımız herhangi birini, koşulsuz desteklemeye söz veriyorum.
- Bu konuda hiçbir kavramın, hiçbir gücün beni engelleyemeyeceğini de buradan duyuruyorum.
Türkiyem, benim güzel ülkem,
Bil ki, geleceğini karartacak olanlara asla ve asla izin vermeyeceğiz.







Yorumlar